MANTIK
TARİHİ
MANTIĞA YAKLAŞIMLAR VE ARİSTOTELES ÖNCESİ MANTIK I
MANTIĞA YAKLAŞIMLAR VE ARİSTOTELES ÖNCESİ MANTIK I
Necdet
Ersöz
Bir entelektüel
disiplin olarak mantığın orijinine dair soruşturmalarımızda ona dair ilk
bulguların Antik Yunan’dan oldukça önceye gidebileceğini vurgulamıştım. Bu
makâlede mantığın kökenini Antik Yunan filozofu Aristoteles’in tarihsel olarak
öncesindeki birtakım düşünce ve düşünürlerde aramaya devam edeceğim.
Mantığın felsefe, bilim, sanat ve teolojiden ayrı bir çalışma disiplini
olarak ilk kez ne zaman düşünüldüğü ya da gerçekten de bu şekilde düşünülüp
düşünülemeyeceği, başlı başına bir problemdir. Benim kanaatimce, eğer ki
mantığı insan zihninin aklî süreçlerinin bir prodüksiyonuyla birlikte akıl yürütmelerimizin
bir şekli olarak düşüneceksek, mantığı en azından dile getiriliş bakımından
ilkin modern insanlara dek götürmemiz gerekebilecektir. Bugünün insanının
beyni, her ne kadar aradan geçen birkaç yüz bin yılda hâsıl olmuş kültürel
evrim prosesinin etkisi altında zihinsel olarak pek çok şey üretmiş olsa da
anatomik olarak atalarının beyninden ciddi mânâda farklanmış değildir; dahası
ilkin insanların, çağdaş insanın evrene dair sorduğu birtakım soruları sormamış
ve onlara dair aklî çıkarımlar geliştirmemiş olduğuna dair kesin delillerimiz
mevcut değildir. İnsanların zihinsel üretimlerinin çeşitlenmesi, ilkin insanın
zihinsel konseptlerini göz ardı etmeyi gerektirmez. İnsanlar, bilimsel bir
disiplin olarak fiziğin yasalarını bilmeden de fizikle haşır neşir oluyor ya da
biyolojik/tıbbî teorileri hesaba katmadan insan bedeni üzerinden şifa
girişimlerinde bulunuyorlardı. Tüm bunlara rağmen bugün mantıksal
çıkarımlarımız, bilimsel deney ve gözlemlerle birlikte bireyin yaşam
standardının ve evrene bakış açısının eskisine göre çok daha fazla rol oynuyor.
Mantığı, özgül bir
disiplin olarak nasıl düşünebiliriz? Mantık, aklî çıkarım prensiplerinin ortaya
konulması ve buna dayalı bir tutarlı sistem inşâ edilmesidir. Bu prensipler,
mantıksal kurallar olarak kabul görür ve bireylerin tek tek zevkleri,
duygulanımları ya da diğer aklî olmayan, tarafgir perspektiflerinden
etkilenmez. Mantığın bu niteliği, aynı aklî prensipleri paylaşan insanlar
arasında ortak bir dil oluşturarak yüksek entelektüel paylaşımları kolaylaştırır.
Bununla birlikte, esasında herhangi bir mantık ilkesi ya da kuralı, tabiattan
somut olarak alınmış ya da “icat edilmiş, yaratılmış” değildir; olsa olsa zihnen
keşfedilmiştir. Mantık ilkelerinin ortaya konulması, bir arabanın hız
dinamiklerini tasarlamaktan ya da Ay’a çıkacak bir uzay aracı icat etmekten farklıdır.
Bununla birlikte, en azından birtakım özgül mantıkî çıkarım ve
delillendirmelerin düşünce tarihinde yalnızca belli başlı filozof ve
mantıkçılar tarafından ortaya konulabilmiş olmasından yola çıkarak bu tip
solüsyonların bu isimlerin “icatları” olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Mantık, geçerli ve
geçersiz çıkarımları ayırt etmeyi sağlar. Bu açıdan düşünüldüğünde Batı
felsefesinde Aristoteles, sistematik açıdan bu noktaya eğilmiş ilk filozoftur. Aristoteles’in
yaptığı şey, esasında insan zihninin işleyiş tarzına uygun olarak birtakım aklî
ilkeleri formülize etmektir. Bu eksenden bakıldığında, Aristoteles’in
yaklaşımının öncesinde Batı geleneğinde böyle bir düşünsel etkinlik göze
çarpmamaktadır.
Mantığın kavramsal
temellerini irdelediğimizde düşünce sekanslarının argümantatif olarak ortaya
konulmasının; dolayısıyla bunu başaran dilin önemli bir konumda olduğunu
görmekteyiz. Bir iddiayı dile getiren argümanı, çeşitli şekillerde
inceleyebiliriz. Örneğin bir önermeye sahip argümanı emosyonel açıdan tahrik
edici bulabilir, ideolojik ve anânevî geçmişimize göre yorumlayabilir ya da
basitçe “mutluluk verici” şeklinde ifade edebiliriz. Ancak, mantıkî açıdan doğrusallık ve argümanların geçerli olup
olmaması bunlardan çok farklıdır. Biz eğer herhangi bir argümanın sağlam zemine
bastığını kanıtlamak istiyorsak, argümanın dile getirdiği iddiaları objektif
mantıkî prensipler altında kritik etmeliyiz.
Tarih boyunca birtakım
ilmî disiplinlerin diğerine göre daha mantıksal bir temelde binâ edildiğini
iddia etmek makûldür. Meselâ büyük nispette romantik ve duygusal kaygılarla
kaleme alınmış alelâde bir edebî eser ile nitelikli bir matematik, fizik ya da
tıbbî eserde en azından bazı mantıksal ilkeler bakımından farklar bulunması
mümkündür. Pek çok şair, şiirlerini ne argümantatif ne de mantıksal açıdan
prensip sahibi olarak yazar; dahası çoğu kez şairler için şiirlerinin ucuz
edebî tatlar vermesi ve okuyucularının primitif duygulanımlarına hitâp
edebilmesi kâfîdir. Oysaki bir mantıkçı için ortaya kusursuz bir dil altında yüksek
entelektüel düşüncelerin de kusursuz olarak ortaya konulabilmesi, bunlar
arasında tutarlılığın sağlanması oldukça önemlidir. Bununla birlikte, tarihsel
açıdan edebiyata bakacak olursak literatür taramalarımızda edebî eserlerde de -sık
olmamasına rağmen- birtakım mantıksal çıkarımlar ve argümantatif noktalar
yakalamak olası görünmektedir.
Mantıksal incelemede
argümanların ifade edildiği cümlelerin analizi yapılmalıdır. Cümlenin mantıksal
formu, o birim cümlenin semantik niteliklerini açığa vurur; yani bu yolla biz o
cümleden, onu okuyan herkesin aynı ilkeler altında aynı noktaya konuşlanmasını
sağlarız. Buna rağmen her cümlede veya genel olarak metinde bu şekilde bir
mantıksal irdeleme yolu izlemek kolay olmayabilir, ek olarak bu yol, son derece
uğraştırıcıdır.
Aristoteles
öncesinde mantık
Aristocu mantık
anlayışında tümdengelimsel çıkarımlar ve açıklamalar ön plandadır. Klasik
mantıkta çokça zikredilen bir örneği düşünelim:
1. Tüm
insanlar ölümlüdür.
2. Sokrates
insandır.
3. O
hâlde, Sokrates ölümlüdür.
Burada “insanlar”, aklî
çıkarımın temel açıklayıcı ya da itici gücünü oluşturmaktadır. İnsan tabiatının
“ölümlülük” niteliği, insan olanlarda ortaya çıkarılmaktadır. Fakat Aristoteles,
bu tip bir tümdengelimsel açıklama gücünün salt biçimsel bir nitelik
taşımadığına dikkat çeker. Metinlerde çoğu kez argümantatif noktaları sezgisel
olarak ele alırız.
Mantık için gerekli
düşünsel arka planın gelişimini izlerken önceki aşamalarda mantığın gerekli
düşünce kuralları ya da gerçekliğin unsurlarının işleyişiyle ilgili gerekli
kurallar mı, yoksa bunu konu edinen bağımsız bir disiplin olarak mı ele
alınması gerektiği sorularını da önemsemekteyim. Mantığa bu tarzda getirilen
sorular, daha çok metafiziksel sorulardır. Aristoteles’in mantık çalışmaları, onun
mantığı hem metafiziksel bir yapıda gördüğünü hem de düşüncenin gerekli
özelliklerin yansıttığını göstermektedir. Antik Yunan düşüncesinde geometrik ve
matematiksel kanıtlamaların ön planda olmasının akabinde Yunan düşüncesi,
mantıkla birlikte bir üst seviyeye çıkmıştır. Buna rağmen, Antik Yunan
mantığının matematiksel ve geometrik ispatlamalardan orijin alarak yeşerdiğini
iddia etmek güçtür. Yine de Aristoteles’e gelene dek mantığın, çeşitli
matematiksel ve geometrik prensiplerden etkilenmiş olması da muhtemeldir.
Neticede bu disiplinlerin mantığın öncülü ve onu sağlamış olan disiplinler
olarak kesinkes görülmemesi taraftarıyım. Benzer bir biçimde, Antik Yunan’da lingüistik çalışmalarının da mantığa
katkı yapmış olması muhtemel olmakla beraber lingüistik, mantığa giden
entelektüel yolda doğrudan bir köken sağlamamıştır. Hâlihazırda Antik Yunan’da
dil çalışmaları oldukça eskiye gitse de “gramer” olarak ifade edilebilecek,
sistematik ve kurallı ilk dizin MÖ 120 civarlarında Dyonisius Thrax tarafından
oluşturulmuştur. Bu dönem, Aristoteles’in mantığını kurduğu dönemin hemen
sonrasıdır.
Erken
mantıkta incelenebilecek birtakım nosyonlar
Antik Yunan ve muhtemelen daha öncesinde de
mantıkla ilgili dile getirilen bazı kavramlar, mantık sistemlerinin anlamak
için irdelenmelidir. Bu kavramların en başında, “gerçek” kavramı gelmektedir.
“Gerçek” kavramı mantıkta önemli bir yer tutar; çünkü argümantatif olarak
incelediğimiz düşünce sekanslarında ona gereksinim duyarız. Olasılıkla, insan
popülasyonlarının ilk ortaya çıktığını dönemlerden itibaren insan zihninde bir
“gerçek” mefhûmu yer edinmiştir. Öte yandan, insanlar, ilkin dönemlerde tek tek
nesnelerin gerçekliğinden söz etmiş olsalar da “gerçek” kavramı üzerine
refleksif düşünmemiş olabilirler.
Antik Yunan filozofu
Platon, Sofist adlı eserinde “gerçek”
nosyonunun bir karakterizasyonunu sağlamıştır. Platon, her ne kadar Aristoteles
gibi bir mantıksal sistem inşâ etmese de muhtemelen mantık ve mantık
felsefesine dair ilk büyük düşünürlerden biridir. Platon mantığın tabiatı üzerine
sayılabilecek yorumlamaları ve özellikle “tanım” noktasındaki sorgulamalarıyla
mantık alanı veya en azından mantık tartışmaları içerisine dâhil olur. Burada “tanımın”
felsefesine dair soruşturmaların o dönemde Platon tarafından mantıktan bağımsız
ele alındığını vurgulamak gerekir. Bugün “tanıma” dair tartışmaların mantıkta
yerinin olup olmadığını daha çok tarihçiler tartışmaktadırlar. Mantık hususunda
bizim gereksinim duyduğumuz nokta tanımdan daha çok açık, net ve anlaşılır terimlerdir. Bu terimlerin
uzamsal ya da pragmatik bir rölativite taşımaması gerekir. Terimlere getirilen
tanımların mantıktaki yeri ise tartışmalıdır. Platon’un tanımlar ile
uğraştığını kesin bilmekle birlikte, Aristoteles’in de Platon’un tanım
çalışmalarından mantıkla ilişkili bir vaziyette etkilenmiş olabileceğini
düşünmekteyiz. Platon’un tanımlarla ilişkili yorumları ve bunun mantıktaki pozisyonu,
bu açıdan mantık tarihçileri arasında tartışmalar yaratmaktadır. Dahası, “tanımın”
mantıktaki önemine dair birtakım mantıkçı ve mantık tarihçileri olumsuz bir
pozisyonda durmakta; tanımların tümüyle keyfî yapılmasına rağmen, hâlihazırda
tutarlı bir mantık sistemi oluşturulabileceğini savunmaktadırlar.
Mantık tarihinde
mantığa yaklaşımlar ve Aristoteles öncesi mantık anlayışlarına dair
incelemelerim, bu makâlenin ikinci kısmıyla devam edecektir. İkinci kısıma buradan ulaşabilirsiniz.
Referanslar
ve İleri Okumalar
1. Kneale, W. C., & Kneale, M. (2008). The
Development of Logic. Oxford: Clarendon
Press.
2. Gabbay,
D. M. & Woods, J. (ed.) (2004), Handbook
of the History of Logic. Volume 01 Greek, Indian and Arabic Logic. Elsevier
3. Taşdelen,
İ. & Grünberg D. (ed.) (2013), Mantığın
Gelişimi. Anadolu Üniversitesi
4. Kenny, A. (2012). A New History of
Western Philosophy Volume 1: Ancient Philosophy. Oxford: Clarendon Press.
5. Sacks, D., Murray, O., & Brody, L. R. (2005). Encyclopedia
of the Ancient Greek World. New York: Facts
On File.
bu neyyy
YanıtlaSil