"Kültür" Perspektifleri: "Kültür" Sözcüğünün Etimolojik, Tarihsel, Semantik ve Felsefî Açıdan İncelenmesi
“Kültür”
Sözcüğünün Etimolojik, Tarihsel, Semantik ve Felsefî Açıdan İncelenmesi
Necdet
Ersöz
Geçtiğimiz
yazıda kültür felsefesinin temel kavramlarına ve ayrım noktalarına göz
gezdirmiş, tarihine bir giriş yapmış, kültüre dair ortaya konan dört kuram
ailesinden kısaca söz etmiştim. Bu yazıda salt “kültür” kavramının ne olduğu
üzerine detaylı bir inceleme yapmak istiyorum. Kültür’ü terminolojik, etimolojik, tarihî, felsefî ve toplumsal
yönlerden anlatacağım. Bununla birlikte, kültürle beraber kullanılan bazı sosyolojik
ve psikolojik terimlerden de bahsedeceğim.
Kültür,
hepimizin sık sık, farklı ortamlarda farklı kavramları detaylandırmakta
kullandığı, anlam çerçevesi oldukça geniş bir sözcüktür. Bu nedenle,
kullanıldığı yere bağlı olarak çok farklı şekillerde tanımlanabildiği
görülmektedir. Türkçede kullandığımız “kültür” kelimesi, dilimize Latince
“colere” fiilinden türetilerek girmiştir.1 Colere, işlemek, yetiştirmek,
inşa etmek, özen göstermek gibi anlamlarda kullanılır.2 Bu
fiillerden türetilen “cultura” terimi, ilk kez insanlık tarihinde tarımı gerçekleştirme ve sabit bir
yerleşime sahip olma faaliyetlerini nitelemekte kullanılmıştır.3 Buradan
da anlayabileceğimiz gibi kültür
terimi, ilk anlamını tarihsel koşullar içerisinde kazanmış, zamanla çok farklı
şekillerde kullanılmaya başlanmıştır.
Kültür
sözcüğünün etimolojik kökenine şimdi biraz daha ayrıntılı girelim. Latince
“colere” fiilinden türetilen “cultura” terimi, Antik Yunan ve Roma Dönemlerinde
ilk kez tarımı betimlemek için kullanılmıştır. Bu kavramı ilk kez kullanan kişinin,
o dönemin bilgini Cicero olduğu söylenir.4 Fakat Cicero bu kavramı,
kavramın içeriğini açıklamak gibi bir amaçla değil, felsefî çalışmalarında bir
metafor olarak kullanmıştır. Cicero’ya göre cultura,
ruhun yetiştirilmesi ya da olgunlaşması olarak kullanılabilir.4 “Cultura”
kelimesinin içerdiği tarımdan ne anlamamız gerektiği önemlidir. Bilindiği üzere
insanın tüketebileceği ve tüketemeyeceği her türlü bitki, doğada kendiliğinden
yetişebilmektedir. İşte bu ilk dönemlerde tarım, bizzat insan eliyle tarlalarda
yetiştirilen ürünleri tanımlamaktadır. Yani doğa ve insan arasında bir ayrım
söz konusudur. İnsan ürünleriyle doğanın kendi ürünleri arasındaki bu ayrım ya
da farklılık, kültür ve kültür felsefesinin de başlangıcı sayılabilir.
Romalılar,
“toprağı işleyerek ürün elde etmek” veya genel olarak tarım faaliyetleri için agri-cultura terimini kullanmışlardır.5
Bugün anladığımız şekilde kültür, bu anlamını henüz yitirmese de kültürün
anlamı gitgide farklılaşmıştır. Kültürün ilk ve tarihsel manasında kullanıldığı
yerlere örnekler sınırlıdır. Örnek olarak “kültür mantarı” verilebilir. Kültür
mantarı, doğada kendi hâlinde yetişen mantarlardan farklı olarak belirli
ortamlarda insan eliyle üretilen mantarları belirtmektedir. Burada kültürün o
ilk anlamda kullanıldığını görüyoruz. Genel ifadesiyle, bu tip sera,
laboratuvar ya da tarımsal alanlarda yetiştirilen ticarî veya bilimsel değeri
çoğunlukla yüksek bitkilere de “kültür bitkisi” adı verilmektedir.6
Kültür
sözcüğünün bu tarihsel anlamından yola çıkılarak, şimdi Türkçede veya bizim
tarihimizde kültür tanımına nasıl değinilmiş görelim. Kültür kelimesinin
Türkçeye nasıl yerleştiğine, ne anlamlarda kullanıldığına ve bu Türkçe kökenli
olmayan sözcüğün yerine, aynı anlamları sağlayabilecek hangi sözcüklerin
kullanılabileceğine dair ilk belgeli çalışmaların, Osmanlı döneminin son
zamanlarına denk geldiğini görmekteyiz. Ancak ilk önce TDK tanımına bakmakta fayda var:
“Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde
yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile yaratmada, sonraki nesilleri
iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü
gösteren araçların bütünü.”7
TDK’nın
tanımına baktığımızda, kültür tanımının, o ilk kullanımından bir miktar
farklılaştığını görüyoruz. Bu farklı anlamlara ek olarak kültürün ilkel
anlamını da kapsayacak biçimde, kültüre Türkçe kelime bulma arayışlarını
sürdürmüş isimlere örnek olarak, önemli sosyoloğumuz Ziya Gökalp verilebilir.
“Kültür” sözcüğü üzerine çalışmalar yapan Gökalp, kültürü şöyle tanımlar:
“İnsan toplumlarının bütün fertlerini
birbirine bağlayan, yani kişiler arasındaki uyumu sağlayan kurumlar hars
(kültür) kurumlarıdır. Bu kurumların tamamı o cemiyetin harsını (kültürünü)
oluşturur.”8
Ziya
Gökalp’in, yabancı kökenli kültür sözcüğü yerine, hars sözcüğünü kullandığı görmekteyiz. Ancak hars sözcüğü, kültürü
tamamıyla karşılamakta mıdır? Bu kelimenin etimolojisi araştırıldığında, Türkçe
olmadığı anlaşılacaktır. Hars, İlber
Ortaylı’ya göre kültür kelimesinin anlamını bütünüyle vermeyen Arapça kökenli
bir sözcüktür. Osmanlı döneminde kullanıldığı bilinmektedir. İlber Ortaylı
hocaya göre kültür, bugün anladığımız şekilde harstan daha geniş bir anlam
içeren kavramdır.9 Kültür kelimesinin yerine kullanılabilecek bir
diğer Türkçe öneri de ekin sözcüğü
olmuştur. Sözcüğün ortaya çıkışı, hars’tan daha sonradır. Buna rağmen, ekin sözcüğünün kültür kavramı
karşılayıp karşılamadığına dair tartışmalar söz konusudur.
“Kültür”
teriminin anlamsal içeriği, zaman içerisinde, kullanıldığı toplumlarda değişiklikler
göstermiştir. Bunu Avrupa için düşünürsek, kelimenin kullanımının Antik Yunan’dan
modern dönemlere dek evrimine şahit oluruz. Başta belirttiğimiz gibi, sözcüğün
ilk kullanımın Cicero’yla başlamasıyla birlikte, Avrupa toplumlarının sanatsal,
felsefî, sosyal ve bilimsel etkinlikleri sonucunda “kültür” kavramına yeni
anlamlar yüklenmiştir. İlk dönemlerde kültür daha çok bireyin tinsel
süreçlerine vurgu yapıp toplumsal olmaktan ziyade daha bireysel iken
Aydınlanmanın vuku bulması, Rönesans, Reform hareketleri, siyasî devrimler,
ekonomik hareketler ve bunların hepsinden doğrudan etkilenen bilimsel
felsefenin, rasyonel düşüncenin ve teknik gelişimin Avrupa’da yaygınlaşması
nihayetinde “kültür” kavramı, artık bu değişim süreçlerinden etkilenir şekilde
kullanılmaya başlanmış, topluma mal olmuştur. “Entelektüel” olarak
tanımladığımız insan grupları, sözcüğün orijini olan “intellectus”, yani anlayabilen, zihinsel faaliyet gösteren gibi vasıflarla anılmaya başlanmış, “kültür”
terimi de entelektüele yakın anlamlarda kullanılır olmuştur.10 Bu
bakımdan, modern zamanlarda ortaya çıkan yeni kültür anlamlarıyla birlikte,
kültürün toplumlar ve bazı insan grupları için kullanımı göz önünde
bulundurursak, kültürün yeni tanımını şu şekilde, basitçe yapabiliriz:
“İnsan gruplarının, toplumların,
milletlerin ve bir düşünsel perspektifin orijini olan tüm düşün, sanat, bilim
etkinleri ve ürünleridir.”
Burada
sonuç itibarıyla çok önemli bir noktaya geliyoruz. “Kültür” kullanımı
farklılaşmış ve değişmiş; salt bireyler için değil, artık belirli bir insan
grupları ve toplumlar için de kullanılır olmuştur. Bu bakımdan birtakım
teolojik, ilkel, felsefî nitelikleri içerisinde barındıran bir terim olan “kültür”,
giderek toplumsallaşmış ve sosyolojik önem kazanmıştır. Kültürün bu yeni
anlamının kullanıma en iyi örnek, belirli bir milletin, düşünüşün, topluluğun
veya zümrenin isminin kültürle birlikte kullanılmasıdır: Türk kültürü, Arap
kültürü, burjuva kültürü, Batı kültürü, felsefe kültürü, bilim kültürü, din
kültürü, internet kültürü, popüler kültür… Bu şekilde, kültür tanımlarının
farklılığından ileri gelen bir kültür terimi ayrışması söz konusudur. Bu
nedenle, anlatmak istediğimiz kültürü doğru bir vaziyette kullanmak için,
kültürü belirli sıfatlarla nitelemememiz gerekmektedir. Sözcüğün ortaya ilk
çıkışındaki anlamsal içerikleriyle kültürü dile getirmek istediğimizde kültürün
bireysel niteliklerine atıf yapar şekilde, “tekil kültür” ya da salt “kültür”
sözcüklerini ve söz öbeklerini kullanmamız yerindeyken, Avrupaî olan yeni
anlamsal içerik kazanmış entelektüel kültürden bahsetmek adına “çoğul kültür”
öbeğini kullanmak uygun olacaktır. Burada “tekil kültür” bireyselliği bize
anlatırken “çoğul kültür” de belirli bir gruba ait düşünsel, sosyal, ekonomik,
bilimsel, teknik ve politik birikimi çağrıştırmaktadır. Türkçede tekil ve çoğul
olarak ayırdığımız sıfatlarla kültürü niteliyoruz. Batı orijinli dillerde, bu
farkı ortaya koymak üzere bazı özgün terimler ortaya atılmıştır. Bunlara örnek
olarak Latince ex-rudere’den türeyen erudition sözcüğünü ve Habitus kelimesini verebiliriz. Burada erudition kelimesi bilginlik, âlimlik gibi anlamlara
gelip Cicero’nun kültür kullanımına oldukça benzer. Habitus ise belirli yetenekler geliştirme, kabiliyet kazanma olarak düşünülebilir.11
Kültürün
toplumsallaşması, üzerinde durulması gereken bir olgudur. Nitekim bu
toplumsallaşma, toplumun bilhassa literal düzlemine doğrudan etki etmiştir. Örneğin,
civilization, civilité, cosmopolitanism,
formation, urban gibi kelimeler, kültürle ilişkili olarak türetilen
kelimelerden sadece birkaçıdır.12 Bu kelimelerde ortak olan nokta,
çoğunlukla tekil ve çoğul kültür farklılıklarını yansıtmalarıdır. Tekil ve
çoğul kültür farklılıkları en iyi şekilde kentlerde, şehirlerde ve daha medenî
bölgelerde gözlemlendiği ve kentleşmemiş bölgelerdeki gelişim eksiklikleri, bu
sözcüklerin yansıttığı anlamları ifade etmektedir. Türkçede de buna benzer
biçimde türetilen ya da farklı dillerden alınmış sözcükler mevcuttur. Örneğin,
Arapça şehir, kent anlamına gelen ve aynı zamanda bir şehir ismi olan “medine”
sözcüğü, Türkçede “medeniyet” olarak kullanılmakta ve medeniyete sahip olan
insan ve toplumlara da “medenî” denmektedir. Aynı şekilde, Türk tarihinde yerleşik yaşama
ilk geçen toplum olan Uygurlar’ın isminden hareketle, “medeniyet” sözcüğünü
karşılayacak şekilde “uygarlık” sözcüğü türetilmiştir.
Kültür
sözcüğünde meydana gelen bu anlamsal değişimler, içerik farklılaşmaları ve
kültürü niteleyen pek çok sözcüğün hemen her millette, özellikle Avrupa
milletlerinde türetilmeye başlanması, kültür felsefesi içerisinde “kültür”
sözcüğünün kullanım çerçevesinin sıklıkla tartışılmasına neden olmuştur. Özellikle
“kültür” ile “uygarlık” anlamına gelebilecek sözcüklerin kullanımlarında bazı
görüş ayrılıkları olmuştur. Bu ayrılıkların temelinde birtakım felsefî
yaklaşımlar yer almaktadır. “Kültür” sözcüğünü bir felsefî terim olarak
literatüre kazandıran ilk düşünür Alman Johann G. Herder’dir (1744-1803).
Herder’in kültür tanımına göre “kültür”, insanların doğal ve ilkel yaşamdan kopup
tamamen kendilerine ait yeni bir platform, yaşama ortamı inşa etme süreçlerinde
geliştirdikleri, dönüştürdükleri ve edindikleri bilgi ve kazanımların tümüne
verilen genel bir addır.13 Filozofun kültür tanımının, çoğul kültüre
yaklaştığını hemen tahmin edebiliriz. Bu tahmin de yerinde olacaktır. Herder
insanlık ürünleri olan dil, din, bilim, sanat, sosyal değişimler, politika gibi
kavramların, esasında bir kültürün yansımalarını olduğunu ifade etmektedir. Değişen
bu parametreleri ve evrimleşen nitelikleri açısından kültür, tarihseldir. İnsanlık
ürünleri ile insanın organik bağı neticesinde de, aslında bir insan
felsefesidir. Elbette ki bu yaklaşımda, insan dışı diğer yüksek yapılı canlıların
geliştirebilecekleri ürünler neticesinde ortaya çıkacak muhtemel bir kültür
anlayışı dile getirilmemiştir.
Neticede,
felsefî ve tarihsel nitelikleri de barındıran bir kavram olan “kültür”, insanî
süreçlerle birlikte, ortaya konan ve zamanın tininden etkilenen birtakım olgu
ve olaylar çerçevesinde evrimleşmiştir. İlkel kabileler ve eski medeniyetlerin
yaşayış ve görüş açılarından etkilenen ve o doğrultuda şekillenen bir “kültür”
anlayışı, giderek yerini daha modern, toplumsal ve çağın kompleks
paradigmalarından etkilenen bir “kültür” kavramına bırakmıştır. Bunun
neticesinde de birtakım felsefî problemler doğmuş, literatüre yeni sözcükler
eklenmiş, “kültür” sözcüğünün semantik içeriği pek çok diğer kelimeyle
ilişkilendirilmiştir. Günümüzde de bu kullanımlar devam etmekte, kültürün hem
ilk kullanımı hem de modern Avrupa dönemleriyle birlikte dile giren
kullanımları çeşitli platformlarda dile getirilmektedir. Yukarıda özetlediğimiz
kültür perspektifleri, bir bakıma “kültür” sözcüğünün felsefî, edebî ve
etimolojik geçmişini gözler önüne sermektedir.
Kaynakça ve Dipnotlar
6. Kültür
mantarını doğada kendi hâlinde yetişen mantarlardan farklı olarak belirli
ortamlarda insan eliyle üretilen ifademizden, kültür mantarı olarak bilinen
mantarların doğada yaşamadığı anlamı çıkarılmamalıdır. Ülkemizde kültür mantarı
olarak bilinen mantarların Latince bilimsel adlandırılması Agaricus bisporus olup özellikle bu mantar türleri ekonomik
amaçlarla yetiştirilmektedir.
12. Yazıda
belirttiğimiz bu sözcükler haricinde kültür ile alakalı daha pek çok terim de
araştırıldığı takdirde bulunabilir; ancak bu metinde bu sözcüklerin
açıklamalarını vermekle yetinelim. civilization
(uygarlaşma, medenîleşme, kültür oluşturma), civilité (uygarlık, medeniyet), cosmopolitanism
(çokulusçuluk)(Ayrıca kozmopolitanlık ile ilgili http://www.vibrant.org.br/downloads/v2n1_wc.pdf
adresinde yer alan araştırma makalesi incelenebilir), formation
(oluşum, biçimlendirme, şekil verme, yapım, bina etme, inşa etme, düzenleme…), urban (kent, kente ait, kentteki yaşama
dair)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yazı hakkındaki görüş, soru ve önerilerinizi lütfen bildiriniz. Hakaret, niteliksiz ve delilsiz eleştiriler ya da kişilik saldırıları engellenecek; yapıcı üslûp ve eleştiriler dikkate alınacaktır.