KÜLTÜR
FELSEFESİNE GİRİŞ
Necdet
Ersöz
Toplum
içerisinde yaşayan ve toplumla olan ilişkisi sürecinde uygarlığın inşa
ürünlerini meydana getiren, onları dönüştüren ve yer yer yok eden bireyler
olarak insanın, tarihî gelişim ve değişiminde ayrı ayrı her bir olay ve olgu,
birer kültür nesnesi olarak değerlendirilebilir. Bu kültürün felsefesi, insanın
içerisinde bulunduğu tüm durum ve koşulların genel bir sorgulama ya da
eleştirme özellikleriyle bu tip bir sürecin konu alabileceği her türlü kavramı
birlikte ele alır; farklı felsefî disiplinleri de kucaklayarak, bilhassa insana
dair özel bir konuma sahip olur. “Kültür” ortak kavramı etrafında
düşünülebilecek ahlâk, din, sanat, bilim, uygarlık, siyaset, ekonomi, diplomasi
gibi alt-kavramlar, “kültür felsefesi” bünyesinde, fakat kendi içlerinde sahip olduğu
bağımsız felsefelerden tümüyle kopmaksızın araştırılır, sorgulanır. Bu açıdan
“insanın doğaya kattığı“ nesnelerin felsefesi şeklinde yorumlanabilecek olan
kültür felsefesi, tarihimizin ve biyopsikososyal
bünyemizin toplum düzeyinde evrimiyle de paralellik arz etmek zorundadır. Bu
yazıda kültür felsefesinin temel kavramları, tarih felsefesi ve kültür
sosyolojisinden farklılıkları, dinamikleri ve işleyişi hakkında bilgiler
verilecektir.
Kültür
felsefesi, incelediği konu itibariyle, en başta bir “insan felsefesi” olarak
görülebilir. Ürünleriyle var olan ve onlardan hiçbir surette izole edilemeyen
bir varlık olarak insan, kültür
felsefesinin merkezinde yerini alır. Dolayısıyla
insan, tanımlanması problemler
doğuran, kültür felsefesinin başat ve en karmaşık öğesidir. Tanımlanması
çoğunlukla zor olmakla beraber, çok farklı disiplinlerde insanı değerlendiriş
biçimleri farklılaşır. İnsan varlığının
doğaya eklediği, onu dönüştürdüğü; biyolojik, sosyoekonomik, bireyler-üstü
ürünler, eserler bütünü olarak bir giriş seviyesinde tanımladığımız kültür kavramı ve onun topluluklar
nezdindeki değeri, ifadesi, anlamı da kültür felsefesinin, uzun yıllardır
tartışılagelen sorunlarındandır. (Kültür
kavramının geçmişine ve etimolojik kökenine sonraki yazılarda detaylı yer verilecektir.)
Kültür
felsefesinin temel araştırma sahası, insan
ve kültürün doğası ile ilgili temel problemleri içerir.1 Bu
öğelerin genişliği ve açıklamalardaki zorluklar, kültür felsefesini tartışmaya
en açık felsefî disiplinlerden biri yapmıştır. Öyle ki, hemen her felsefe
disiplininde mevcut olduğu gibi, “kültür felsefesi” tanımları arasında da
uyuşmazlıklar söz konusudur. Fakat kültür felsefesinin, diğer disiplinlerden
ayrılan bir ya da birkaç noktası vardır. Bunların başında saymamız gereken en
temel nokta, kültür felsefesinin geçmişiyle ilgili sorunlardır. Asırlardır
farklı coğrafyalarda süregelen metafizik,
epistemoloji ve ontoloji gibi felsefenin başat öğelerinin aksine kültür felsefesi,
doğanın araştırılma sürecindeki yöntembilimsel farklılıklara paralel olarak
insan doğasının deney, gözlem ve olgusal metotlarla incelenmesi ve
pozitivist-tarihselci ekollerin özellikle tin bilimlerinde devrim yapması
sebebiyle son birkaç yüzyılda şiddetle tartışılır olmuştur. Ancak kültür
felsefesinin günümüz felsefesi olarak düşünülmesi ya da asırlık felsefi
gelenekler içerisinde yer bulamaması, bu disiplinde tartışılagelen problemlerin
uygarlık ve düşünce tarihimizde çok daha eski dönemlere gidemeyeceğini
kanıtlamaz. “Kültür” sorgusu olarak kültür felsefesinde, kültür öğelerinin
Sokrat’tan Hegel’e, Hegel’den günümüz, çağdaş düşünürlerine uzanan bir geçmişi
söz konusudur.
Kültür
felsefesi; antropoloji, kültür bilimleri, kültür sosyolojisi, tin bilimleri veya tarih felsefesinden hangi noktalarda ayrılır? Kuşkusuz
söyleyebileceğimiz ilk şey, kültür felsefesinin, bu alanların bilgisinden
yararlandığı ve bu alanları eleştirel olarak etkilediğidir. Farklılıklar da
işte bu noktadan hareketle ortaya konulmalıdır. “Bilimler” olarak
adlandırdığımız kültürle iç içe olan bazı disiplinlerin, sosyal bilimler ya da
doğa bilimleri araştırmalarında kullanılan metodolojiden yararlandıkları ortada
iken, “felsefe” olarak adlandırdığımız genel bir sorgulama, düşünme süreci
içerisinde kendine yer bulan kültür felsefesi için böyle bir durum söz konusu
değildir. Kültür felsefesi, böyle bir metodoloji kullanmaz, aksine metodolojilerin
üstünde kabul edilebilecek, gerektiğinde kendine dönük felsefî bir bilgidir. “Bilim” ve “felsefî bilgi” arasındaki ayrımın
kültür felsefesinde de geçerli olduğu görülmektedir. Peki “tarih felsefesi” ve
“kültür felsefesi” için –felsefî bilgi türünden- ne tür farklılıklar söz konusu
olabilir? Kültürün tarihten soyutlanamaz niteliği ve tarihin kültürel
yansımaları sebebiyle çoğu kez tarih felsefesiyle özdeş ya da onun bir
alt-felsefî disiplini olarak düşünülen kültür felsefesi, aslında insanın kültür
ürünlerinin tarihsel olarak sorgulanması şeklinde değil, bu kültürün kendisinin
eleştirilmesi olarak 18. Yüzyılda İtalya, Almanya ve Fransa aydınlarının
fikirlerinde vücut bulmuştur. Aydınlanma Döneminin kültür felsefesini meydana
getiren önemli entelektüelleri olarak Herder, Diltey, Vico, Voltaire ve Rousseau
sayılabilir. Başta da belirttiğimiz gibi, son birkaç asırda ortaya çıkmış gibi
görünen kültür felsefesini, aslında İlk Çağ düşün temellerinde aramak da
olanaklıdır. Kültür felsefesi, ayrı bir başlık altında incelenecektir.
Kültür
felsefesi hakkında şu ana dek aktardıklarımızla birlikte, bu felsefesinin iki
temel dinamiğinden de bahsetmek yararlı olur. Kültür felsefesinin odağı olarak
“kültürün”, bir insan ürünü olarak ancak insandan ayrı biçimde anlamı,
fonksiyonu ve işleyişi hakkındaki genel sorgulama ve bu kültürün özü,
fonksiyonu ve anlamının insan zihnindeki proto
ya da ilkel, biçimlendirilmemiş hâli bu dinamikleri oluşturmaktadır. Acaba
kültür adı altındaki ürünlerimiz kültür felsefesi içerisinde yer bulurken,
kültürü ortaya koyan zihin kültür felsefesi içerisinde hangi konumdadır? Bu
dinamikler, kültür felsefesinde farklı yaklaşımların belirmesine sebep
olmuştur.2 Ernst Cassier,
F. Nietzsche, çeşitli analitikler ve
kültür eleştirmenlerinin ayrıldığı noktalar; kültürün hangi noktadan ve nasıl
eleştirileceği, insan zihnin kültüre “dokunduğu” yerlerin sayısı, konumu,
kültürün devamlılığı ve yeni kültür arayışları
gibi kültür ve zihin düzlemi üzerinedir. Kültür
eleştirisi kuramları ve gelişen
dünyaya yönelik yeni kültür arayışları, teknolojiyi ve yeniliği benimsemiş,
modern ve aydınlanmacı dünya görüşünün kültüre yönelik düşünce tarzını son
derece güzel yansıtmaktadır. 1800lü yıllarla birlikte Avrupa’da Sanayi Devrimi,
teknoloji, bilimsel metodolojideki yenilikler ve dolayısıyla modern
sekülerizmin vücud bulması, mantık ve çeşitli felsefe alanlarında da Kıta
ekolünün sarsılıp yerine analitikçi düşüncenin çeşitli bilimlerde işlerlik
kazanması, kültür kuramlarını da etkilemiş; “sarsılmaz, yüce insan aklının ya
da varoluşunun dokunulamaz ürünleri” olan din, ahlâk, sanat ve medeniyete ve
birçok farklı insan etkinliğine dair kültür ürünlerine Nietzsche gibi
filozoflarca “dokunulmuştur”. Bu anlayış sonraki yıllarda modernizmin
eleştirisine dek gitmiş, kültür tanımlarının içerisinde barındırdığı, sabit
normlar ve çelişkili yargılar, post-modern ekollerin kültür felsefesinde o ana
dek görülmemiş bir kültür yıkımı gerçekleştirmesine zemin hazırlamıştır. Bu
işleyiş günümüze dek sürmüş, postmodern akımın kültür felsefesinde
gerçekleştirdiği yıkımsal etki; edebiyat ve mimarîde de kendini yazınsal ve
görsel-teknik açılardan göstermiştir.
Son
olarak, kültür felsefesinin barındırdığı “kültürü anlamak” hususunda ortaya
atılan teoriler üzerinden birkaç açıklama yapıp giriş kısmını bitirmeyi
planlıyorum. Bu yazıda sadece üzerinden geçtiğimiz bu terimler, kültür felsefesi kategorisi içerisinde
her biri ayrı bir başlık olacak şekilde incelenecektir.
Kültürü
anlamakta Holistik Kültür Kuramları, Felsefi Antropoloji, Kültür Öğeleri Kuramları ve Hermeneutik Kuramlar olarak dört temel
kuram ailesi geliştirilmiştir. Holistik Kültür Kuramı için en iyi örnek, Kıta felsefesi içerisinde yer bulan
Hegel’in kültür idealizmidir. Hegel’in
kültür kavrayışları, kültür felsefesinin “aydınlanmacı” başlangıcını temsil
eder. Fakat bu başlangıç, kesinlikle İlk Çağ idealizminden bağımsız değil, onun
üzerinedir. Hegel idealizminde kültürün kavranışı, Tin (Geist) vasıtasıyla olur.3 Hegel, kendi idealizminde
en önemli rolü verdiği Geist kavramına, kültür felsefesinde de fazlaca yer
ayırır. Felsefî antropoloji ise,
insan yaşamının somut yansımalarının, antropolojik bulguların kuramsal, felsefî incelemesi olarak kültürü
anlamada etkilidir. Felsefî antropoloji denince akla ilk olarak E. Rothacker, Kant, von Herder, Max Scheler ve pragmatik ekolün,
enstrümantalizmin temsilcileri James
ve Dewey gelir. Kültür Öğeleri
Kuramının başlıca temsilcisi de Ernst Cassirer’dir. Cassirer, kültür
felsefesine “İnsan nedir?” sorusunu sorarak giriş yapar. Ardından bu sorgulama
etrafında kültürün insanla olan ilişkisine göz gezdirir. İnsan Üstüne Bir Deneme adlı yapıtı, insan ve kültür felsefesi için
yararlanılabilecek son derece başarılı bir eserdir. Son olarak Felsefî Hermeneutik kuramında Gadamer’in ön plana çıktığını görüyoruz.
Hermeneutik, terim anlamı olarak
yazılı eserlerin anlaşılması ve kritik edilmesi olarak düşünülebilir. Kültürün
taşıyıcısı olarak dilin görünür, somut ürünleri olan metinler, yazılı eserler,
felsefî hermenuetik içerisinde Gadamer gibi filozoflarca eleştiriye ve refleksiyona (yeniden değerlendirme,
sorgulama) tabi tutulur. Kültürün anlaşılmasında kilit nokta, kültürün yazılı
mirasının araştırılmasıdır. Gadamer’e göre bu yazılı ürünlerin tarihsel olarak
incelenmesi, kültürün neliği hakkında bize doğru veriler sağlayacaktır. Ancak
bu şekilde geçmişin ürünleri ile bugünün ve yarının varlığı arasında bir köprü
kurulabilir. Kültür felsefesinin var olma koşulu da bu tip bir yazılı metin
sorgulamasından geçer.
Kültür
felsefesine giriş için altını çizmemiz gereken temel kavramlar ve teoriler
yukarıda anlatıldığı gibidir. Kültür, insan eliyle ortaya konan ve doğrudan
insan yaşamını etkileyen, uygarlığın kökenini oluşturan her türlü üründür. İlerleyen
yazılarda bu kültürün felsefesinin kavramları üzerine daha detaylı
bilgilendirme yapılacaktır.
Kaynaklar ve İleri Okuma
1. Özlem,
Doğan, Kültür Bilimleri ve Kültür
Felsefesi, Notos Kitap, İstanbul, 2012
2. Yıldız,
Esra, Kültürün Felsefî Temelleri, Batman
Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi,
Cilt 1, Sayı 1, 2012
3. Cassirer,
Ernst, İnsan Üstüne Bir Deneme
(Çeviri: Necla Arat), Remzi Kitabevi,
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Yazı hakkındaki görüş, soru ve önerilerinizi lütfen bildiriniz. Hakaret, niteliksiz ve delilsiz eleştiriler ya da kişilik saldırıları engellenecek; yapıcı üslûp ve eleştiriler dikkate alınacaktır.