Ana içeriğe atla

Aaron (Aharon, Harun) Kimdir?

Aaron (Aharon, Harun) Kimdir?

Necdet Ersöz

Aaron, İbranicede Aharon ve Türkçede Harun, geleneğe göre MÖ 13. Asırda yaşamış bir dinî lider, kâhin ve peygamberdir. Tevrat’ta, İncil geleneğindeki ilk rahip olarak kabul edilen Harun’un biyografisini bulmak mümkündür. Elimizdeki bilgilere göre İsrailliler Mısır’da köle iken Levi’nin kızı Jochebed ve İmran’ın evliliklerinden doğmuştur. Peygamber ve dinî lider Musa’nın ağabeyidir. Musa’ya İsraillilerin özgürleşme sürecinde yardım etmiştir ve İsraillileri Sina Çölü’nden vadedilen İsrail topraklarına dek yönetmiştir. İsrail Tanrısı Yehova, Musa’ya Harun’u ve oğullarını insanlar için birer seçkin rahip olarak atamasını söylemiştir ve Harun seyahatin son yılında ölene dek bu görevi sürdürmüştür.

Harun'un Rus ikonalarından bir tasviri (17. Yüzyıl)


Pek çok İncil bilgini, buna rağmen, Harun’un yaşamını ve tarihteki rolünü Ruhbanî kaynağın (the P source) göreli olarak geç bir ürünü olduğu iddia eder. İncil geleneğinde Harun’un varlığı üzerine çok çeşitli anlatılar söz konusudur. Harun’un ve oğullarının fonksiyonlarının nesilden nesle devam eden rahipliğe örnek olarak gösterildiği ruhbanî tasvire ek olarak Harun’un, İsraillilerle Amalekliler arasındaki savaşta Musa’nın teğmeni olarak görev yaptığı ve askeri-politik bir lider olduğu da ifade edilmektedir. Harun, ayrıca, Musa’nın olmadığı zamanlarda adlî önder olarak da sayılmıştır. Harun, Mika’da (6:4) ve Zebur’da (77:21) göçün lideri olarak da anlatılmıştır.

Harun, bunlarla birlikte, peygamber özelliği de taşımaktadır. Musa’nın İsraillilerle ve Mısır firavunuyla iletişiminde sözcü, temsilci görevindedir. Tanrı Yehova’nın kutsal iradesiyle doğaüstü kahramanlıklar gösterdiği nakledilir. Sayılar 12’de Miryam ve Harun’un Yakınmaları’nda Miryam ve Harun, Musa’nın vahiy almasını eleştirerek vahiy durumunun yalnızca ona ait olup olmadığını Yehova’ya sorarlar.

İki İncil anlatısı, Harun’un rahipliğinin meşruluğu etrafında dönmektedir. Sayılar 16 ve 17’de Musa, Harun’u haklı çıkarmaktadır. Çıkış 32’de insanların Tanrı’nın neye benzediğini ısrarla sorması üzerine Harun’un dayanamayıp bir Tanrı tasviri olarak “Altın Buzağı” yaptığı ifade edilir. Tarihe “buzağı günahı” olarak geçmiştir. Musa, Harun’un bu davranışından ötürü ona kızar. İncil 32:35 ve 9:20’de bu olayı kınar.

Harun’un altın buzağısı genellikle ondan asırlar sonra yaşayan Kral Jeroboam’ın altın buzağı heykelleriyle ilişkili görülür (MÖ 900’lü yıllar). Bazı tarihsel veriler ve kutsal kitap anlatılarından yola çıkarak bazı bilginler Harun’un Kuzey Rahipliğinin kurucusu olduğunu iddia ederler. İncil’de pek çok farklı geleneğin kombine edilmesinden dolayı Harun, rahiplik paradigmasının başlangıcı olmuştur. Harun’un tarihsel rolü çoğunlukla Musa üzerinden desteklenir.

Kaynaklar ve İleri Okuma

1.      Aelred Cody,  A History of Old Testament Priesthood (Rome, 1969)
2.      Moore Cross,  Canaanite Myth and Hebrew Epic: Essays in the History of the Religion of Israel (Cambridge, Mass., 1973), s. 195–215
3.      Theophile J. Meek, Hebrew Origins (1936; reprint, New York, 1960), s. 31-33


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mantık Tarihi: Mantığa Yaklaşımlar ve Aristoteles Öncesi Mantık I

MANTIK TARİHİ MANTIĞA YAKLAŞIMLAR VE ARİSTOTELES ÖNCESİ MANTIK I Necdet Ersöz Bir entelektüel disiplin olarak mantığın orijinine dair soruşturmalarımızda ona dair ilk bulguların Antik Yunan’dan oldukça önceye gidebileceğini vurgulamıştım. Bu makâlede mantığın kökenini Antik Yunan filozofu Aristoteles’in tarihsel olarak öncesindeki birtakım düşünce ve düşünürlerde aramaya devam edeceğim. Mantığın felsefe , bilim , sanat ve teolojiden ayrı bir çalışma disiplini olarak ilk kez ne zaman düşünüldüğü ya da gerçekten de bu şekilde düşünülüp düşünülemeyeceği, başlı başına bir problemdir. Benim kanaatimce, eğer ki mantığı insan zihninin aklî süreçlerinin bir prodüksiyonuyla birlikte akıl yürütmelerimizin bir şekli olarak düşüneceksek, mantığı en azından dile getiriliş bakımından ilkin modern insanlara dek götürmemiz gerekebilecektir. Bugünün insanının beyni, her ne kadar aradan geçen birkaç yüz bin yılda hâsıl olmuş kültürel evrim prosesinin etkisi altında zihinsel olarak pek ço

"Kültür" Perspektifleri: "Kültür" Sözcüğünün Etimolojik, Tarihsel, Semantik ve Felsefî Açıdan İncelenmesi

“KÜLTÜR” PERSPEKTİFLERİ “Kültür” Sözcüğünün Etimolojik, Tarihsel, Semantik ve Felsefî Açıdan İncelenmesi Necdet Ersöz Geçtiğimiz yazıda kültür felsefesinin temel kavramlarına ve ayrım noktalarına göz gezdirmiş, tarihine bir giriş yapmış, kültüre dair ortaya konan dört kuram ailesinden kısaca söz etmiştim. Bu yazıda salt “kültür” kavramının ne olduğu üzerine detaylı bir inceleme yapmak istiyorum. Kültür ’ü terminolojik, etimolojik, tarihî, felsefî ve toplumsal yönlerden anlatacağım. Bununla birlikte, kültürle beraber kullanılan bazı sosyolojik ve psikolojik terimlerden de bahsedeceğim. Kültür, hepimizin sık sık, farklı ortamlarda farklı kavramları detaylandırmakta kullandığı, anlam çerçevesi oldukça geniş bir sözcüktür. Bu nedenle, kullanıldığı yere bağlı olarak çok farklı şekillerde tanımlanabildiği görülmektedir. Türkçede kullandığımız “kültür” kelimesi, dilimize Latince “colere” fiilinden türetilerek girmiştir. 1 Colere , işlemek, yetiştirmek, inşa etmek, özen gös

Meta-Felsefe Nedir? Tanımı, Konusu ve Genel Yaklaşımlar

Meta-Felsefe Nedir? Tanımı, Konusu ve Genel Yaklaşımlar Metafelsefe (meta-felsefe), sözcüğün doğrudan çevirisiyle felsefeötesi , felsefeyi çeşitli disiplinlere ayırmadan genel olarak felsefenin ne olduğunu, yöntemlerini, ilkelerini sorgulayan; felsefeye dair neyi nasıl bilebileceğimizi, sınırlarımızın ne olduğunu ortaya koyan, doğrudan felsefenin kendisine yönelik bir araştırma sürecidir. Bu nitelikleriyle beraber, bizzat felsefenin kendi işleyişini, felsefenin kendi doğasını refleksif açıdan ele aldığından, felsefenin felsefesi olarak da adlandırılır 1 . Metafelsefenin bu özellikleri çerçevesinde sorduğu en temel soru, “Felsefe Nedir?” sorusudur. Metafelsefenin tanımı, bu nedenle oldukça geniş ve sınırları tam olarak çizilemeyen yaklaşımların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Felsefenin bir özelliği sayılan refleksivite , metafelsefe çalışmaları esnasında belirginleşmektedir. Bu açıdan metafelsefe, esasında felsefenin diğer tüm disiplinlerinden ayrı bir vaziyette, kemikl